Sayfalar

Fotoğrafım
İnsanın kendi hakkında ne diyeceğini bilmesi için bu konuda ayrıntılı bilgiye sahibi olması gerekiyor. yani insan önce kendini tanımalı... ve bunun içinde ben kimim sorusunu kendisine sorup yıllarca sürecek bir kovalamacanın içerisine girmesi gerekli. açıkçası ben kendime bu soruyu şöyle adam akıllı maskelerimi çıkarıp, aynanın karşısına geçip soramadım.. Ayrıca bu iş için insana biraz da cesaret lazım... her yiğidin harcı değil anlayacağınız...

21 Aralık 2008 Pazar

CHP'nin Açılımsızlığı

AKP'nin kendisini iktidar partisi yapan ve umutları çuvalına koyup milleti peşinden sürükleyen etkisi Dolmabahçe Görüşmelerinden sonra son buldu. AB'den vazgeçildi, Kürt sorunun rafa kaldırmakla kalmadı MHP'nin bile ötesine geçti, zamlar-enflasyon-işsizlik üçgeniyle ekonomik çöküntü yaşandı, yolsuzlukları ortaya çıktı, Medya ve Tüsiad ile yollarını ayırdı. Son dönemde sadece Alevilere yönelik tek bir değişim adımı atacaktı ancak dedeler "biz kendimizi asimile etmeyiz" deyince o da olmadı.

İşte tam bu anda AKP kendisini ortadan kaldırmak için can hıraş bir şekilde mücadele ederken Baykal muhteşem bir zamanlamayla ortaya atladı. Önce eskiyi sineye çekip Karayalçın'ı Ankara'dan aday gösterdi ve bizi şaşırttı. Sonra Kemalizm'in kendisine düşman olarak seçtiği kara çarşaflıları rozetleri taktı. Bununla da yetinmedi, Kürtlere göz kırpmaya başladı. Etnik kimlikten Üniversitelerde kendi dillerini yaşatmak için kürsülerin kurulup bölümlerin açılmasına kadar bir dizi insanlıktan söz etti. Sonra sözü sendikalara getirip emekçilerle elele tutuşmak için ağzında birşeyler geveledi...

Haklı olarak birileri çıkıp Baykal kendisini yeniliyor, büyük değişimler yapacak, acaba Gorbaçov olabilir mi? diye sordu. Baykal çok az insanın kafasında soru işaretleri eklemeyi becerse de çoğu kimse ona inanmadı.

Ve soru işaretleri ile dolu olan zihinler dün CHP'nin olağanüstü kongresinden sonra rahatladı. Tüm bu değişimlerin üzerine program ve tüzük için kurultay yapılınca "Baykal gerçekten birşeyleri değiştirecek, samimi" diye düşünülmeye başlandı. Herkes CHP'den devrim tadında kararlar beklerken kurultaydan geriye sadece Başkan'nın daha faşizan niteliklere sahip olmasını sağlayan kararlar çıktı. Genel Sekreterlik kurumu bile ikinci adam pozisyonundan çıkarılıp bir yazışma memurana dönüştürüldü.

Sovyetlerin yıkılmasından sonra solla sağ arasındaki fark epey kapanmış, takiyeler ve günlük pragmatist taktiklerle iş götürülmeye çalışılmıştı siyasi partiler tarafından. Her biri vaad eddiği değişimlerin hiç birini gerçekleştiremediler...

Toplum bunalıma sürüklendiğinde zamanın ruhuna uygun olarak herkes bir değişim, kurtarıcı beklerler. 2001 krizinde Derviş gelmiş ve bizi kurtarmak için reform üzerine reform yapmıştı. Ama hiç bi şey başaramadı. Sonra toplumu değişim vaadeden AKP geldi. Onun şimdiki halini görüyoruz. Ve en son kısık sesiyle de olsa, sadece iki üç haftaya da sığdırsa CHP.

Derviş'in Dünya Bankasının adamı olduğunu biliyorduk ama o kurumun kapitalistlerin dünyayı sömürmesinin bir aracı olduğunu es geçtik. AKP'nin burjuva hayalleri kuran, din destekli, ucuz açgözlülerden oluştuğunu biliyorduk ama demokrasi ve değişime inanmadıklarını es geçtik. Ve CHP. Onun da Kemalizmin yegane savunucusu, otoriter, milliyetçi olduğunu biliyorduk ama Baykal'ın on yıllardır süren kişiliğini es geçtik.

Toplumu sıkan bu faşizan baskıcı yönetimlerden kurtulmak için hep yanlış yerlerden umut bekledik. Eğer siyasi partiler değişim için mücadele ediyorlarsa buna "sözde değil, özde inanmaları" gerekiyor. Ucuz politik taktikler yerine, üç beş oy daha fazla almak için MHP'nin Alevi açılımı yada AKP'nin Edirne'deki rakılı sofraları sonuçta sadece insanı aptal yerine koyuyor. Alevi katliamlarını kimlerin yaptıklarını yada Belediyelerin içkili yerleri kapatmasını es geçmek yine bizi aynı sonuca götürüyor: Hayal Kırıklığı.

Düşüncelerini tamamen sakatlık olarak tabir etsem de sözde değil özde olan partiler de var. Liberal Parti bunlardan biri. Liberalizme sonuna kadar inanan bu insanlar gerçekten serbest piyasayı oluşturmak için çalışabilirler. Sonuçta yine hayal kırıklığı hasıl olursa bunun nedeni ucuz politik zigzaklar değil, inançlarının, düşüncelerinin yanlışlığıdır.

Sonuçta gerçek değişim hiçbir zaman sistemin içinde gelmez. Obama gibi değişimler sistemin sadece sürdürülebilirliğine katkı sunmaya çalışır ve sistem kendisini var eden temelini kaybetmeden kalır. Ona biraz makyaj yapıp, allayıp pullayıp kafa karıştırır. Eğer bu son ve söylenenlere göre yüzyılın en büyük krizinden insanca çıkmak için gözler ABD'den Yunanistan'a çevrilmeli. Gerçek değişim orada, hem de tüm çıplaklığıyla insanı cezbeder halde....

Hiç yorum yok: