Sayfalar

Fotoğrafım
İnsanın kendi hakkında ne diyeceğini bilmesi için bu konuda ayrıntılı bilgiye sahibi olması gerekiyor. yani insan önce kendini tanımalı... ve bunun içinde ben kimim sorusunu kendisine sorup yıllarca sürecek bir kovalamacanın içerisine girmesi gerekli. açıkçası ben kendime bu soruyu şöyle adam akıllı maskelerimi çıkarıp, aynanın karşısına geçip soramadım.. Ayrıca bu iş için insana biraz da cesaret lazım... her yiğidin harcı değil anlayacağınız...

19 Kasım 2009 Perşembe

Cem Yılmaz’ın “Yahşi Batı”sı Çalıntı mı?

“Haydaa, dün bir bugün iki, bu ne acele? Daha senaryo yeni yazıldı, çalıntı olduğu nereden bilinebilir ki?” diye sorgulamalar yapmayın.

Zaten film biter bitmez kendilerine sinema eleştirmeni süsü vermiş bazı kişiler “Tanrıya şükürler olsun, buna benzeyen bir Alman filmi var” diyecek ve ellerini klavyeye şehvetle uzatıp, çakan hınç yıldırımları eşliğinde ortalığı kanlı eleştirilere boğacaklar. En çok tıklanan internet sitelerinini yöneticiler de “Yorumcu Kanber’e söyleyin, bu sinema haberi onsuz olmaz” deyip bol bol “şok şok şok, Cem Yılmaz Almanlardan mı çaldı (tırtıkladı, kopyaladı, esinlendi vs.)” diye onlarca, yüzlerce haber yaptıracaklar Kanber’e.

Cem Yılmaz‘a karşı beynimdeki komikliği de içine alan amigdalamda sakladığım hayranlıktan dolayı, savunma mekanizmam içgüdüsel olarak hemen devreye girme gereği duyuyor. Ve ellerim klavyeye kendiliğinden uzanıyor.

Öncelikle tüm bilimlere analık eden felsefeden başlayalım. Birşeyin başka bir şeye benzemesi suç mudur? Bu mantiki önermesin doğruluğu benzediği şeyin içkin özelliğine bağlıdır. Misal Sivaslı Sindiy. Cindy Crawford‘da benzemek bırakın suç olmasını, playboyları peşinize takmanıza ve reklamlardan gani gani para getirmesine neden olur. Aynı şey tv programı yapan yerli Paris Hilton için de geçerli. İyi de, bir sanat eseri daha önce meydane getirilmiş bir başka esere benzediğinde neden suç oluyor? “Her sanat eseri özgün olmak zorunda” diyorsanız, ben de size “peki biz hepimiz Adem ile Havva’nın cinsel ihtiraslarının sonucunda ortaya çıkmadık mı?” derim. Yani hepimiz Turhallı sayılırız, “biz bize/birbirimize benzeriz” şakı sözünde olduğu gibi.

Benzerlik mi? Hırsızlık mı ? dilemması meselenin can damarı. Asıl rolü oynayan, karar verici ise Vicdanlarımız. Eğer vicanınız yufka şeklinde ise benzerlik diyeceksiniz, Ceyar‘ı andırıyorsa hırsız.

Ve gelelim bizim tesadüfü benzerlik, bazılarının ise hırsızlık diyecekleri ayrıntılara…

Dedikodu programlarında Cem Yılmaz’ın Yahşi Batı‘nın konusu ile ilgili verdiği tüyolardan yola çıkarak, 2001 Alman yapımı olan Michael Bully Herbig‘in “Der Schuh des Manitu” (Manitu’nun ayakkabısı) filminin benzerliklerine deyineceğiz. Filmin isminin Türkçeye neden “Ulu Manitu” olarak çevrilme gereği duyulduğunu “Dünyayı Kurtaran Adam” gibi bir ismin neden seçildiğini hatırlayınca fazla sorguladan geçiyoruz.

Bully, Cem Yılmaz gibi ülkesinde ünlü bir komedyen. Tv.de komedi programı yapıyor ve Cem Yılmaz gibi bir deha olarak nitelendiriliyor. Ve her ikisi de sinemaya el atıyor.

Her ikisi de filmin senaristliğini, yönetmenliğini ve başrol oyunculuğunu yapıyor.

Ve eğer Cem Yılmaz’ şimdiye kadarki komedi filmlerinde olduğu gibi, bu filmde de birden fazla karekteri canlandırırsa yeniden Ulu Manitu ile bir benzerlik daha taşıyacak (Bully sadece iki rolde oynuyor) ve Kanber’i daha da şehvetlendirecek.

Her iki film de komedi ve her ikisi de vahşi batıda geçiyor. “Yüzlerce Western filmi var, ne var ki bunda?” demeyin. İki komedyen de amerikalı olmadıkları halde, amerikada geçen film yapıyorlar.

Üstelik bunu yaparken Amerikan tarzı filmi tiye alıyor, dalga geçiyor, absürt bir şekilde ve bazen de kendi kültürleri çerçevesinde değerlendiriyorlar.
Ulu Manitu’nun en komik sahnelerinden birisi, başrol oyuncusunun “Servus” (selamınaleyküm) demesidir. Sadece Bavyera eyaleti gibi köylü olarak sınıflandırılan bir memlekete ait bir selamlama kelimesinin Kovboylar tarafından kullanılması Almanlar için komiktir. Cem Yılmaz da Osmanlıdan muhtemelen iki Türkün vahşi batıda benzer kelimeler kullanacağı kesin gibi. Bunu yapmazsa bile bir Türk gibi davranıp bizleri güldüreceklerdir.

Bully filminde oynadığı rollerin birinde eşcinsel bir kızılderiliyi canlandırıyor, (ki aynı zamanda güney Alman şivelerinden birini konuşuyor). Kızılderili-eşcinsel tiplemesi komedi çağrışımları yapması tıpkı G.O.R.A‘daki robot-eşcinseli hatırlatıyor. Cem Yılmaz bu filminde de eşcinsel karakter kullanırsa yeniden eleştirmenlerin ekmeğine okkalı tereyağı sürecek.

Bu kadar benzerlikleri olan iki komedyenin aynı konuyu işleyen filmlerinden birisi daha senaryo aşamasında bu kadar ortak noktaya sahipse, varın siz düşünün, Yahşi Batı bittikten sonra Kanberler neler yazacak?

demaniz@gmx.net

Hiç yorum yok: